| Abdullah-Ahmet Akgül Meali | Taht gibi koltuklar üzerinde bakıp-seyretmek suretiyle (kendi hallerine şükretmektedirler.) | 
                        
                | Abdulbaki Gölpınarlı Meali | Tahtlar üstünden bakarlar. | 
                        
                | Abdullah Parlıyan Meali | Koltukları üzerinde bakarak diyecekler ki: | 
                        
                | Ahmet Tekin Meali | İşlemeli, süslü tahtlar üzerinde etrafa bakacaklar. | 
                        
                | Ahmet Varol Meali | Koltukların üzerinde bakarlar. | 
                        
                | Ali Bulaç Meali | Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmek suretiyle. | 
                        
                | Ali Fikri Yavuz Meali | Koltuklar üzerinde bakarlarken... | 
                        
                | Bahaeddin Sağlam Meali | Koltuklara yaslanıp bakıyorlar. | 
                        
                | Bayraktar Bayraklı Meali | 34,35. O gün de, inananlar inkâr edenlere gülecekler. Koltuklarına kurulup seyredecekler. | 
                        
                | Cemal Külünkoğlu Meali | 35,36. (İnananlar) tahtlar üzerinde (onlara bakarak): “inkârcılar, yaptıklarının karşılığını (cezasını) nasıl buldular değil mi?” (diyerek) onları seyrederler. | 
                        
                | Diyanet İşleri Meali (Eski) | 35,36. Tahtlar üzerinde, inkarcıların yaptıkları şeylerin karşılığının nasıl verildiğini seyrederler.* | 
                        
                | Diyanet İşleri Meali (Yeni) | Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler. | 
                        
                | Diyanet Vakfı Meali | Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar. | 
                        
                | Edip Yüksel Meali | Koltuklar üzerinde bakarlar: | 
                        
                | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar. | 
                        
                | Elmalılı Meali (Orjinal) | Erîkler üzerinde nazar edecekler | 
                        
                | Hasan Basri Çantay Meali | (süslü) tahtlar üzerinde (onlara) bakarak. | 
                        
                | Hayrat Neşriyat Meali | Tahtlar üzerinde seyredecekler! | 
                        
                | İlyas Yorulmaz Meali | Koltukların üzerine yaslanmışlar, (inkar edenlerin hallerini) seyrediyorlar. | 
                        
                | Kadri Çelik Meali | Süslü tahtlar üzerinde bakınıp seyrederler. | 
                        
                | Mahmut Kısa Meali | En güzel altın işlemeli koltuklar üzerinde oturup arkalarına yaslanırlarken, cehennemliklere bakarak onlara soracaklar: | 
                        
                | Mehmet Türk Meali | 34,35. İşte bugün de inananlar, tahtları üzerinden o (kâfirlere) bakıp bakıp gülecekler. | 
                        
                | Muhammed Esed Meali | [çünkü, cennette] sedirlerin üstünde [uzanmış şekilde] bakınıp duracaklar ve [kendi-kendilerine diyecekler]: | 
                        
                | Mustafa İslamoğlu Meali | Ebedî huzur ve saadet makamında[5631] (rahatlarına) bakacaklar.* | 
                        
                | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Tâhtlar üzerinde seyredeceklerdir. | 
                        
                | Suat Yıldırım Meali | 35, 36. Koltuklarına kurulurlar“Kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı? ” diye bakınırlar. | 
                        
                | Süleyman Ateş Meali | Divanlar üzerinde (oturup) bakarlar: | 
                        
                | Süleymaniye Vakfı Meali | Sedirler üzerinden onlara bakarlar. | 
                        
                | Şaban Piriş Meali | Tahtlarına yaslanıp bakarlar. | 
                        
                | Ümit Şimşek Meali | Hem de koltuklara kurulmuş, onları seyrederken! | 
                        
                | Yaşar Nuri Öztürk Meali | Koltuklar üzerinde seyrediyorlar. | 
                        
                | M. Pickthall (English) | On high couches, gazing. | 
                        
                | Yusuf Ali (English) | On Thrones (of Dignity) they will command (a sight) (of all things).(6030)* |